27 Haziran 2010 Pazar

Kısa Tatilim

Tatil gibisi varmı.Cuma günü de izin alıp sabahtan ablamın Adapazarı civarındali Cebeci Beldesindeki yazlığına gittim.Ma aile zaten 1 haftadır sezonu açmış oradalardı.Benim çocuklarım da dahil 10 kişi.Ailenin hepsi bu da değil çalışmak zorunda olan aile breylerini henüz saymadım)).

Ev 2 oda 1 salon,güzel bir bahçesi var. Hafta boyu yağan yağmur tüm aileyi bu küçücük evin içinde barınmaya mecbur etse de yorgun argın kapalı havada gittiğim halde hepsinin neşesi ve enerjisi direkt bana yansıdı.Hele birde Cumartesi havanın açmasıyla da deniz sezonunu açmış bulunuyorum.Hayırlı uğurlu olsun..

Köy ortamı,deniz,güneş,bahçeden koparılan naneler,domatesler,erikler asma yaprakları,salı gününden beri yanlızlığımın üzerine masalara bahçeye sığmayan kalabalıkta kahvaltı bana nasıl iyi geldi anlatamam..Tabi havanın o kadar günden sonra ben gittikten sonra açmasını da
kendime maletmeyi ihmal etmedim))

Saatlerce yapılıp 20 dakikada biten yemekler,sıraya konulan bulaşıklar,banyo kuyruğu,kahveleri bugün kim yapsın tartışmaları gibi bu tatilin birçok rengi vardı.Bu arada 2 yeğenimin genç kızlığa geçiş yapmış olmasından dolayı en küçük kardeş olarak bu işlerin çoğundan paçayı kurtarmış bulunuyorum ki bu müthiş bir rahatlıkmış)))Keyfim pek bir yerindeydi ama sanırım kilo alarak döndüm ve daha kötüsü yarın Pazartesi ve yine iş var.

Tatilmi daha güzel yoksa tatili güzelleştiren birlikte olduklarınmı...Sanırım benim için mutluluk birliktelik.Tatil ister 5 yıldızlı otel olsun,ister sahil köyünde mütevazi bir ev,birlikte huzur duyabildiğin sevdiklerin varsa mutlusun.Seni gördüklerinde gözleri parlıyorsa,gideceğin gün sevdiğin yemek yapılıyorsa,ve hesapsız gülebiliyorsan,tüm sorunlardan uzaklaşabilmişsen işte mutlusun.

Herkes mutlu olduğu gibi yaşasın...

22 Haziran 2010 Salı

Mim ve ben..

Mim kavramıyla sağolsun Komançi sayesinde tanışmış bulunuyorum.Sorular çalışmadığım yerlerden gelsede elimden geleni yaptım.

Aslında kendini çok rahat ifade edebilen biri olmadığımı gözönüne alırsak fena gitmedi diyebilirim.

*FELSEFEM: Mutlu olduğun kadar mutlu edersin.
*HAYAT: Bardağın dolu kısmını gördüğün sürece keyifli.
*ÇOCUKLUK: Başlangıç, saflık.
*GÜNEŞ: Biraz klasik olacak ama yaşam kaynağı.
*GÖZLER: Gerçeklik....Yanıltması mümkün değil.
*YILDIZLAR:Gece.
*GÜZELLİK:Zerafetin iyi bir karakterle birleştiği nokta.
*SEVGİ: Sevilmekten daha fazla manevi tatmin sağlar..ama keşke hep karşılıklı olabilse...
*AŞK: Delilik, sonsuzluk..
*MÜZİK:Zevk.
*DOST: Herşey
*PARA:İstekleri gerçekleştirmek için araç sadece.
*ZAMAN:Uzun bir yol gibi gözüksede aslında o kadar uzun olmasa gerek.
*ERKEKLER: Ne onlarla ne onlarsız.
*SAVAŞ:Yorucu, mümkünse barış.
*AĞLAMAK:Yanlızken özgürlük.
*DENİZ: Cemre))
*AYNA: Bakarken mutluyum)) şimdilik..
*HAYAL: Aslında olmak istenen zaman ve mekan.

Diğer arkadaşlara da kolay gelsin..

19 Haziran 2010 Cumartesi

Dün nihayet karneler alındı..ilköğretimde farklı sınıflarda 2 çocuğu olan ben, sanki savaştan çıkmışçasına bitkin biçimde bir o sınıfa,bir diğer sınıfa koşturarak karneleri almaya yetiştim.Hatta öğretmenlerle fotoğraf bile çektirdim.

Karneler iyi şimdilik bakalım.Tatilde bol kitap okuma öğütleri de şimdilik tutuluyor...

Bu arada bana ne hissedeceğimi şaşırtan bir olay oldu.Kızlarımdan birinin eline sıkıştırılan mektup..Başka bir sınıftan benimde tanıdığım Ege,kızıma onu beğendiğini belirten bir mektup yazmıştı.İçeriği kısaca şirin ve masum))en sona da muhtemelen annesinin olan bir cep numarasını numaram diye yazmış.Belli ki okulun kapanmasından mutsuz ve sanırım ilk acısını yaşıyor yüreği...

Ben düşünüyorum da 3. sınıf değil ortaokulda bile bu tür duygular daha uyanmamıştı.Tabi bizim zaman eski zaman...

Karneleri alır almaz soluğu sinemada aldık.Tabii ki Shrek4..O yorgunluğun üstüne iyi gitti gerçekten.

Biraz sözetmek istiyorum.Film,Shrek in eşi ve çocuklarla yaşadığı hayatı hayatını sevmesine rağmen bu rutinin bir süre sonra ona verdiği sıkıntıyı karşısına çıkan kötü kalpli Rumpelstilschenle anlaşma yaparak aşmaya çalışmasıyla başlar.Yaşadığı ömürden bir gün vererek eski günlerden bir gün yaşamayı planlayan Şhrek oyuna gelmiştir ve kendisini farklı bir dünyada ve farklı bir zamanda bulur.Fiona ve eski dostları onu hatırlamamaktadır.Çocukları ise hiç olmamıştır.Film Shrek in eşi ve dostlarını tekrar kazanmaya çalışarak ailesiyle eski günlere dönmek için girdiği maceralardan oluşur.Filmin verdiği sıkı bir anafikir var.Bazı şeylerin değerini kaybettikten sonra anlarsınız..
Müthiş eğlenceli ve 3 boyutlu kaliteli bir film.Hiçbir bölümünü kaçırmadım.Ama her güzel şey gibi onunda son bölümüymüş ve bitti.Tadı damağımızda kalarak...

13 Haziran 2010 Pazar

böylemiydi herşey

göğsünü gere gere yaşamak varken

endişeler korkular niye

neşeyle başlarken güne

aslında çok da sebebin varken

hem akla hem deliliğe

sevgileri büyütürken yazdığın şiirlerde

farkı farkedebiliyorsan

ve istediğin gibi gitmiyorsa kalemin

ne yapmak lazım dediğinde

bak gökyüzüne

bugün güneş gülümsüyor

en güzel yüzüyle..........

10 Haziran 2010 Perşembe

Çok mutluyum

İyiki dostarım var.

Seminer dolayısıyla İzmirden gelen dostlarımla deniz kenarı,günbatımı,lezzetli bir yemek,bol kahkaha,sıcacık sohbet..İçimi ısıtan sözler samimiyetinden emin olduğum.

Varlıkları bana güç veriyor ve bu dostluklara sahip olduğum için kendimle gurur duymamı sağlıyor.

Biliyorum ki yıllar geçtikçe benim dostlarım..

Biliyorum ki hata yapmamam için tetikteler..

Biliyorum ki hata yapsam da yanımdalar..

Bazen işime gelmeyen en acımasız eleştrileri yapsalarda onlar benim dostlarım..

9 Haziran 2010 Çarşamba

Umut..

Haksızlıklar hayatın her döneminde bizimle.Ama bu günlerde gerek benim için gerekse çevremde gözlemlediğim haksızlıklar bende biraz bardağı taşırdı doğrusu.

Öncelikle büyük çoğunluğu memleketini bırakarak taşı toprağı altın denilen fakat 2 günlük sağnak yağmurda tüm dereleri taşıp mazgalları tıkanan Kültür Başkentinde üç kuruş para kazanmak adına hayatından olan ve 3 evladını babasız bırakan Belediye işçisine rahmet diliyorum ama ateş düştüğü yeri yakıyor.Bu denli bir doğa olayının bir ailenin hayat akışını tamamen tersine çevirmesi akıl alır gibi değil..

Benim de başıma gelen duyarsızlık bir arkadaşa yapılan haksızlığı öğrenmemle beraber (verdiğim örnekle kıyas kabul edecek gibi olmasada)beni sinirlendirdi doğrusu..

Bana değmeyen yılan bin yaşasın mantığıyla dostluk,arkadaşlık,eşitlik kavramlarını unutan insanlara yazık diyorum ama maalesef mecburen onların insiyatiflerini başkasını böcek yerine koyarak kullanmalarına seyirci kalıyorum.Hayatın her döneminde,kişisel ilişkilerden aile,iş,toplum ,hatta ülke ve dünya ölçeğinde haksızlıklara uğramak mümkün.Hakkını aramak sonuna kadar peşine düşmek ise çoğu zaman sonuç getirmiyor.Böyle genellemelerin gerçekliğini düşündükçe umudum azalıyor.

Umarım bu olumsuzlukların sıcaklığının etkisiyle bunları yazıyorumdur,umuyorum herşey bu kadar imkansız değildir.

Umutsuzca umuyorum...

4 Haziran 2010 Cuma

Hafta sonu ayaklarını uzatıp kahveyi höpürdeterek uzun uzun gazete okumayı özledim.Oysa ki hafta sonlarının da bir süredir benim için mesai günlerinden farkı kalmadı.Hep bir telaş..Çocukların kursları, yıl sonu okul gösterileri.Bir de temizlik,ütü ve çamaşır gibi evin de ihtiyaçlarına cevap vermek gerekiyor.E bu arada 3 öğün açlık hissinin yemek yapmayı zevk halinden çıkarıp zorunluluğa dönüştürdüğü gerçeği de malum..

Şikayet değil tabi koşturma bitince hayat biter ve gerçekten böyle şeylere koşturalım.Sağlık olsun.Ama işler öyle bir hal almaya başladı ki diğer işler bitmezken saçlarımı bile tarasam mahçubiyet hissi kaplamaya başlıyor ki çok fena.Kendine zaman ayırıp şarj olmayınca yaptıkların gereken zevki vermiyor.(Gerçi çocuklar ve yemek yapmak hariç diğer işlerin insana zevk vermesi daha tehlikeli bir durum bence..)

Galiba işin sırrı organizasyonda.Yani deli gibi koştur,sistem kurmayınca işler bitmiyor.Bunu sağlamak lazım..

Çocuklar da çok yorgun tabii.İki hafta sonra okul tatil olduğunda hayatımız biraz daha sakinleşecek.Yüzme kursu da ara verecek.O zaman hem çocuklar hem ben daha sakin hafta sonları yaşayabileceğiz.Kızlarımla bayıldığımız Shrek serisinin 4. bölümünü de sinemada keyifle seyredebileceğiz.

Bu hafta İzmirden bir grup arkadaşın beni arayarak seminer dolayısı ile İstanbulda olacaklarını söylemeleri beni çok mutlu etti.Bu kadar yorulmuşken onlarla vakit geçirip eski günlere şöyle bir dönmek ve 14 yıl yaşadığım şehirden ve arkadaşlardan söz edip dedikodu yapmak iyi gelecek..Şarj olmanın bundan daha güzel yolu varmı)))

Hayat garip...

Hayat garip...
Bir gün önce herşeye bir pencereden bakarken ve diğer tüm pencereler açılmaz sanıp herşey bitti derken başka pencerelerin açıldığını farkedebiliyorsun.Senin için vazgeçilmez olanın neticede sıradan bir yabancı olduğunu....
Hayatının geçici olarak olumlu yönde kontrolün dışında gitmesine izin veriyor hatta buna memnun oluyorsun.Oysa ki bir önceki psikolojinde de hayat olumsuz yönde geçici bir süre kontrolünden çıkmıştı ama sen buna ''neden ben'' diye isyan etme noktasına gelmiştin...
İnsanoğlu kendisine sunulan güzellikleri hakkıymışçasına hayatına kolayca dahil ederken olumsuzluklara haksızlık gözüyle bakıyor.
Yakın zamanda beni derinden üzen olay karşısında kontrolü kaybetmiş ve hayatım için endişelenmeye başlamışken bunları düşünmedim tabi.Sonrasında bana kalan,atlatmak için geliştirdiğim yeni hayat görüşleri, zamanın en iyi ilaç olduğu kalıbının ne kadar gerçek olduğu ve sanırım yüzümde bir çizgi ilavesi oldu...