28 Şubat 2011 Pazartesi

Hafta sonu benden beklenmeyecek kadar yoğun ve dolu doluydu.İşyetrinden bir arkadaşın

nikahına katılsım,sinemaya gittim,şarap ve limonçello eşliğinde dost sohbetiyle cumartesi

akşamı geçirdim ve finalde cirque du soleil muhteşem gösteriyi izledik...Bu arada kızlarımın

yüzme kursunu ve anne ziyaretini atlamadık,evi bile şöyle bir toparlayıp ütü yapabildim...Hepsi

muhteşemdi (evi toparlamak hariç tabii) yeni haftaya hazırım...

Gittiğim film Kaçış Planı.Zaten hayranı olduğum aktör Russell Crowe başrolde.Doğrusu filme

gitmemdeki ana sebep buydu konusunu klasik bir dram sanmıştım.Russell Crowe için değer

diye düşündüm.Ama özellikle 2.bölümdeki aksiyon ve yanıltmacalar filmi farklılaştırmış.Kaliteli

bir yapım.Özellikle yerli filmlerin konusunu oluşturan ilişkilerde kadın mı aldatır,erkekmi daha

çok gözü dışardadır gibi tartışmaların saatlerce konuşulduğu bugünlerde bu film farklılığını

ortaya koymuş.Filmde karısı cinayetten hapse atılan bir adamın bir yandan 6 yaşındaki oğluna,

bir yandan hapisteki eşine sahip çıkması,diğer yandan karısını hapisten çıkarmak için insanüstü

çaba sarfetmesi ve ailesini tekrar birarada tutma çabası anlatılıyor.Filmin 2008 yapımı başka bir

Fransız filminden alıntı olduğu (Aşk Uğruna) konuşulsa da ailenin ve gerçek bağlılığın ne

olduğunu ülkemize hatırlatma adına zamanlaması güzel bence.

10 Ocak 2011 Pazartesi

YAŞAMA SANATI

2010 un nisan ayında açtığım bloğun çok sıkı ve sadık yazarı olamadım.2011 için umutluyum.Duygularımı ve yaşadıklarımı daha sık paylaşmayı umuyorum.

Değişiklik varmı...doğrusu herşey aynı.Yıl değişti ama aynı iş,aynı çevre hatta aynı kafa devam ediyor.2010 için ne iyi diyebilirim ne kötü...Ama 2011 için beklentim daha iyi olması .Önce sağlık tabi.Ama sağlık yerinde olunca insan başlıyor deyim yerindeyse kaşınmaya)).İstiyor da istiyor.Biraz şans tabi ama çaba gösterilmeden değişiklik beklemenin pek kimseye fayda getirmediği de tecrübelerimle sabit aslında.Çaba gösterirken de uygun zaman ve dozunda çaba esas.Elden gelen yapılmalı, gerisi şans...Her konuda değil tabi bazı konularda da ipin ucunu bırakmadan kararlılıkla savaşmak lazım.Dedim ya dozunda çaba...Bazen az,bazen çok.Yaşamak bu yüzden sanat aslında.Emek vermek lazım ama aynı zamanda yetenek işi...Yetenek bu noktada şans haline dönüşüyor...Birde doğru zaman doğru karar,doğru insan ya da insanlar...
Karışık biraz.Bir o kadar zevkli ve heyecanlı
Yeni yıl
Yeni umut
Yeni hayat
Uzun ve sağlıklı huzurlu yaşam
Ve sevdiklerimizle
Bol kahkaha
Bol hoşgörü getirsin...

9 Kasım 2010 Salı

Herkesin sevdiği bir mevsim vardır.Benim kesinlikle sonbahar...Bu mevsime yüklenmiş hazan,ikinci bahar vs. yakıştırmaların tersine benim için başlangıcı temsil eder.Sanki yeni kararlar almak,yeni düşüncelerin,hayatların peşinden gitmek,hatta diyet yapmak için bile en uygun mevsimdir.
Çocukluktan kalma benim için başlangıcı ifade etmesi.Okulların açılmasıyla birlikte o heyecan,kurşunkalem ve silgi kokusu,kasımpatıların açması...Babamın elinden tutup okula gidişim.Evimizin yakınındaki bostanın içinden geçerdik kestirme olsun diye.Yaşım kaçtı bilmiyorum bababm o çiçeğin kasımpatı olduğunu söylediğinde.Belki 7 belki 10...Ne kadar büyüdük...
Geçen gün evde evrak çantasından birşey ararken elime 10 yıl önce kullandığım telefon defteri geçti.Kimler var diye heyecanla baktığımda hevesim kursağımda kaldı.Çünkü her harfte bir kayıp,artık aramızda olmayan bir isim vardı.
Demek istediğim hayat kısa.Mevsim uygun...Değerlendirmek gerek.Tabi kişiliğimiz ve değerlerimiz ölçüsünde...

25 Ağustos 2010 Çarşamba

.....

Biraz daha yum gözünü

Biraz hayallere dal

Sık avuçlarını sıkabildin kadar

Çek içine tüm havasını gökyüzünün

Hep başın dik olsun hep içinde güzellikler

Umut yeşersin içinde hep

Hep güzellikler olsun

Herşey güzel olsun

Tatil Sonrası

Uzun zaman oldu yazamayalı.Bu arada çok güzel bir tatil yaptık kızlarımla.İzmir,Özdere ile başlayıp Didimde noktalanan tatilin moral dopingi neredeyse 20 gün olmasına rağmen devam etmekte...Hatta en son yazmış olduğum ''Bir Bunalım Anı'' yazısına allah allah bunu benmi yazmışım deme noktasındayım))Bu olumlu ve neşeli halimin devamını diler o yazıdan sonra intihar ettiğimi düşünenler olduysa hala hayatta olduğumu bildiririm...

İzmir her zamanki İzmirdi.Aydınlık (her açıdan) mütevazi ve bir o kadar da elit şehir...Birde dostlarımın en yoğun olduğu, 20 li ve 30 lu yaşlarımın bir bölümünü geçirdiğim için de benim için anlamı bir başka.Dostlarla geçirilen vakitler mükemmeldi.Kordonboyu da...

Ama artık İstanbuldayız.Erken kalkıp işe gitmeyi,yoğun iş temposunu algılamam birkaç gün sürdü.Güzel bir tatildi.Bitti...Ama İstanbulun hakkını yiyemem.Otobüsle İstanbul a vardığımız o tan vaktinde plastik bardakta ikram edilen son kahveyi yudumlayıp otobüsün penceresinden baktığımda içimdeki huzura ve ait olma hissine paha biçemem...

Bu arada geçmişimiz uzun olmasa da dostum diyebildiğim biri var ki tatil öncesi alttan girip üsten çıkarak bana yaptığı ince jeste çok teşekkür ederim.Teşekkürün yetmeyeceğinin farkındayım.Yine de o'na ve diğer iş arkadaşlarıma teşekkür ederim...

Çok şanslıyım...

2 Temmuz 2010 Cuma

Bir bunalım anı

Yine günler çok hızlı geçiyor
Yine hayatımın kontrolünü kaybettim
Yine verdiğim kararları sorgular
Asla dediğime meyleder oldum

Yine yüreğim hep ayakta
Yine güvensiz
Ve hizaya sokamıyorum kendimi
Yine yanlızlık
Yine ...

27 Haziran 2010 Pazar

Kısa Tatilim

Tatil gibisi varmı.Cuma günü de izin alıp sabahtan ablamın Adapazarı civarındali Cebeci Beldesindeki yazlığına gittim.Ma aile zaten 1 haftadır sezonu açmış oradalardı.Benim çocuklarım da dahil 10 kişi.Ailenin hepsi bu da değil çalışmak zorunda olan aile breylerini henüz saymadım)).

Ev 2 oda 1 salon,güzel bir bahçesi var. Hafta boyu yağan yağmur tüm aileyi bu küçücük evin içinde barınmaya mecbur etse de yorgun argın kapalı havada gittiğim halde hepsinin neşesi ve enerjisi direkt bana yansıdı.Hele birde Cumartesi havanın açmasıyla da deniz sezonunu açmış bulunuyorum.Hayırlı uğurlu olsun..

Köy ortamı,deniz,güneş,bahçeden koparılan naneler,domatesler,erikler asma yaprakları,salı gününden beri yanlızlığımın üzerine masalara bahçeye sığmayan kalabalıkta kahvaltı bana nasıl iyi geldi anlatamam..Tabi havanın o kadar günden sonra ben gittikten sonra açmasını da
kendime maletmeyi ihmal etmedim))

Saatlerce yapılıp 20 dakikada biten yemekler,sıraya konulan bulaşıklar,banyo kuyruğu,kahveleri bugün kim yapsın tartışmaları gibi bu tatilin birçok rengi vardı.Bu arada 2 yeğenimin genç kızlığa geçiş yapmış olmasından dolayı en küçük kardeş olarak bu işlerin çoğundan paçayı kurtarmış bulunuyorum ki bu müthiş bir rahatlıkmış)))Keyfim pek bir yerindeydi ama sanırım kilo alarak döndüm ve daha kötüsü yarın Pazartesi ve yine iş var.

Tatilmi daha güzel yoksa tatili güzelleştiren birlikte olduklarınmı...Sanırım benim için mutluluk birliktelik.Tatil ister 5 yıldızlı otel olsun,ister sahil köyünde mütevazi bir ev,birlikte huzur duyabildiğin sevdiklerin varsa mutlusun.Seni gördüklerinde gözleri parlıyorsa,gideceğin gün sevdiğin yemek yapılıyorsa,ve hesapsız gülebiliyorsan,tüm sorunlardan uzaklaşabilmişsen işte mutlusun.

Herkes mutlu olduğu gibi yaşasın...